Erdoğan tekrar kazanırsa Türkiye, Taliban ve IŞİD yönetiminin yumuşatılmış bir versiyonunu görecek

0
Erdoğan tekrar kazanırsa Türkiye, Taliban ve IŞİD yönetiminin yumuşatılmış bir versiyonunu görecek

Seçimler anti-demokratik bir ortamda değil, faşizm koşullarında gerçekleşti. Aslında seçimden sonraki her ana da direniş ve mücadele damgasını vurdu. Kadınlar, Kürt halkı ve Türk demokrasi güçleri, baskılara, her türlü engellemeye ve oy hırsızlığına rağmen sandıkta iradesini ortaya koymayı başardı. Seçim hileleri nedeniyle demokratik, liberal ve ekolojik yapıların iradesinin tam olarak ortaya konulabileceğini söyleyemesek de faşizme ve diktatörlüğe rağmen ortaya çıkan sonuç çok daha önemlidir. Kürdistan halkı ve Türk demokrasi güçleri sandıkta iradesini ortaya koydu ve Emek ve Özgürlük İttifakı Kürdistan’ın birinci, Türkiye’nin ise üçüncü en güçlü siyasi gücü olmayı başardı. Tüm Türkiye için demokratik değişimin, demokratik çözümün ve özgürlüğün tek alternatifidir. Mesele sadece hükümete karşı çıkmak değil, demokrasi mücadelesini yönlendiren direniş ruhudur. Emek ve Özgürlük İttifakı, Türkiye ve Kürdistan’da Kürt, Türk, Ermeni, Alevi, Yezidi, Sünni, kadın, genç, erkek tüm bireyler ve toplumun her kesimi için bir gelecek inşa etmek üzere radikal bir demokrasi örgütlüyor. özgürlüğün temeli.

AKP-MHP’nin yağmacı, soykırımcı ve faşist rejimine karşı Kürt halkının tavrı açıktır. 14 Mayıs seçimlerinde iradelerini gösterdiler. Emek ve Özgürlük Koalisyonu, yalnızca seçimleri kazanmak amacıyla yola çıkmadı. 28 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan diktatörlüğünün devrilmesinde üzerine düşen tarihi rolü oynayarak Türkiye demokrasi tarihine unutulmayacak bir tarihi iz ile geçecek. Koalisyon, kadınlara, gençlere, Türkiye ve Kürdistan halkına karşı tarihi misyonunun ve sorumluluğunun bilincindedir ve bu anlayışla hareket edecektir.

Şimdi sıra Türkiye halklarında!

Seçimlere çok az bir süre kaldığı için artık bazı yanlışlara dikkat çekmek gerekiyor. Partilerin bağımsız listelerle ya da koalisyonlarla yarıştığı milletvekili seçimleri geride kaldığına göre, Erdoğan’a karşı çıkan herkesin cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmaya odaklanması gerekiyor. CHP’nin cumhurbaşkanlığı seçimlerini de milletvekili seçimleri gibi sadece kendi tabanına göre planlaması büyük bir hata olur. Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Halk Partisi veya Millet İttifakı için tek başına aday olmuyor. 14 Mayıs seçimlerinde tüm Kürdistan ve Türkiye’nin yarısından oy aldı. Bu da halkın adayı olarak yarışa girdiğini gösterir. Bu CHP’yi de, Millet İttifakını da aşan bir olgudur. Bu durumda CHP, 14 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu’na oy verenlerin örgütlü siyasi temsilleriyle çalışmalıdır. CHP’li vekiller dar görüşlülüklerini aşmalı. Görülüyor ki Millet İttifakı’nı oluşturan küçük partiler aldıkları milletvekili sayısından oldukça memnun kalmış ve artık köşelerine çekilmişlerdir. Meral Akşener (İYİ Parti Genel Başkanı) hoşnutsuzluğunu sürdürürken, protesto ederken ve başından beri pozisyonunu empoze ederken, sadece gösteriş için katıldıkları açıktır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan diktatörlüğünün yenilgisi, bir bütün olarak Türkiye için önemlidir. Bu hükümetin yalanları, hırsızlıkları ve pislikleri sınır tanımıyor. Dolandırıcılık ve şantajla yönetiyor ve ülkeyi parti devleti haline getirdi.

Türklükte, milliyetçilikte, vatanseverlikte yarışan ve sürekli kimin daha milliyetçi olduğunu tartışanların aslında Türkiye’yi de, milleti de umursadıkları yok. Onların zihniyetinde kadının bir nesne olarak, cinsel bir nesne olarak tek yeri vardır. Tek çıkarları Kürt düşmanlığı, otoriteleri, çıkarları ve koltuklarıdır. Türkiye gerçeğiyle, ülkenin uçurumun eşiğinde olmasıyla, yoksulluğa düşmüş, temel hak ve özgürlüklerden yoksun bırakılmış, ölüme mahkum edilmiş insanlarla kesinlikle ilgilenmiyorlar. haysiyet ve yabancılaşma.

Bunun efsanesini yayanlar [the far-right presidential candidate] Şapkadan fırlamış tavşan gibi görünen Sinan Ocan, büyük bir yanılgı içinde kendisini kendisine sevdirerek Türkiye’yi kurtarabileceğine inanır. Sinan Oğan, seçim hilelerinden ve ağır medya propagandasından büyük ölçüde yararlandı ve ikinci turda belirleyici oyuncu olmak için kasıtlı olarak inşa edildi. Ancak Kürt halkının siyasi gücü dikkate alınırsa, o zaman Ogan ile maraton cumhurbaşkanlığı seçimlerini tamamlamaya çalışmak bir çıkmaz sokak olabilir. Demokrasi özlemi çeken bir topluma milliyetçiliği tek seçenek olarak dayatmak, rejimin ekmeğine yağ sürmektir. Ne hale geldiğine kendisi de şaşırmış görünen Oğan, Türkiye’nin kaderi için çok önemli bir figür olarak tasvir ediliyor. Erdoğan’ın mı yoksa Kılıçdaroğlu’nun mu tercih edileceği günlerce tartışıldı. Türkiye Erdoğan’la bu kadar şanslıysa, Ogan neden cumhurbaşkanı adayı oldu? Neden insanlar bunu sormuyor? Ne de olsa artık Erdoğan’ın diktatörlüğünü istemiyorsanız cumhurbaşkanlığına adaysınız. Yani iktidara karşı çıkanlar, muhalefeti olanlar ve ortaya çıkmak için mücadele edenler, kendilerini bir alternatif olarak topluma sunuyorlar.

Bu bakımdan Türkiye’yi umursamayan Oğan’ın Kılıçdaroğlu ile Erdoğan arasındaki gerilim alanında müzakere gücünü olabildiğince genişletmeye çalışması fırsatçılık ve kısa vadeli siyasi avantajdır. Her halükarda milliyetçi duruşun ne anlama geldiği iyi biliniyor, dolayısıyla bu noktada daha fazla değerlendirmeye gerek yok. Elinde milliyetçilik sopasıyla demokrasi hayali kuranlar bu yanılsamadan vazgeçmelidir. Öncelik daha fazla milliyetçilik yaymak yerine halkı birleştirmek ve böylece ülkeyi karanlıktan çıkarmak olmalıdır.

Erdoğan, insanları sömürmek ve yağmalamak için dini kullandı. Türkiye’yi tamamen dışa bağımlı hale getirdi, halkı üretimden kesti, tarımı bile dışa bağımlı hale getirdi, halkı açlığa mahkum etti. Onunla birlikte, eğitim ve sağlık tüm zamanların en düşük seviyesinde. Tüm suçlarını “teröre karşı ülkeyi savunarak” örtbas etmeye çalışıyor. Bu, Türkiye halkının ayıbıdır.

Erdoğan’a hizmet etmeyi bir şeref sayacak kadar karakterlerini kaybetmiş olanlar için bir utançtır. Haksızlık karşısında sessiz kalanların, vicdanlarını kirletenlerin ayıbıdır. Türk milletinin bu rezaletten çıkma vakti gelmiştir! Bu suç çetesiyle adalet ve hesaplaşma zamanı.

Erdoğan ve diktatörlüğü, toplumsal ve siyasi ahlaksızlığı doruklara çıkaran, çocuklara tecavüzü ve topluma karşı kadına yönelik suçları utanmazca yasallaştıran tüm suçlar mukadderdir. Erdoğan, Taliban ve IŞİD zihniyetinin bir örneğidir. HÜDA-PAR’ın Cumhur İttifakı’na salt oy nedeniyle dahil edilmediğini, oyların büyük bir kısmını almadığı için biliyoruz. AKP listesi üzerinden katiller, kadın düşmanları, tecavüzcüler, dine hakaret edenler, hırsızlar ve dolandırıcılar Meclis’e getirildi. Türk medyasında adından söz ettiren birkaç çıkarcı erkek gazeteci, HÜDA-PAR’ın dört milletvekili olduğunda korkulacak ve tehlike olmadığını savunuyor. Kendini biliyormuş gibi sunmak ve bir kadını uyutmaya çalışmak ataerkil tavırların tipik bir ifadesidir. Erdoğan’ın konumu ile molla rejimi, Taliban ya da HÜDA-PAR arasında fark varmış gibi davranarak teselli buluyor insan. Gerçeklerin inkarıdır. Bunu bilinçsizce yaparlarsa uyarılmalıdırlar. Ama bütün bunlar, kadınları ve toplumu rahatlatmak için yapılırsa, HÜDA-PAR’a zımni suç ortaklığı olur.

Kadınlar Meclis’te katillerle, tecavüzcülerle yan yana oturmayacak, mücadele edecek. Toplumsal mücadeleyi her yerde yaygınlaştıracak ve etkili bir şekilde yöneteceklerdir. HÜDA-PAR programı AKP’nin tavrının daha açık bir ifadesidir. HÜDA-PAR’ın kadınlara yönelik korkunç fikirleri karşısında şaşkına dönenlerin, Erdoğan rejimi ve AKP’nin kadın politikalarına ve uygulamalarına bakması yeterli. AKP iktidarında tarikatlar, eğitim kurumları, dini otoriteler, kültür kurumları ve diğerleri aracılığıyla HÜDA-PAR’ın kadınlara ilişkin görüşleri uygulanmaya çalışıldı. Erdoğan, iktidarı boyunca doğrudan kadınları hedef almış, toplumun temel değerlerine ve onuruna saldırmıştır. Erdoğan tekrar kazanırsa, Türkiye sonrasında Taliban ve IŞİD yönetiminin sulandırılmış bir versiyonunu görecek. Ancak kadınlar seferber olacak ve yeşil faşizmin Taliban, DAİŞ ve HÜDA-PAR çizgisindeki temsilcisi Erdoğan’ın yeniden seçilmesini 28 Mayıs’ta sandık başına gömecek. Kadınlar ve gençler, kendi geleceklerini, Kürdistan ve Türkiye’nin özgür ve demokratik geleceğini birlikte belirleyecek olan kritik güçlerdir. 28 Mayıs’taki tarihi öneme sahip seçimlerde kadınlar, cinsiyetçiliği faşizme kadar götüren kadın düşmanı Erdoğan’ı yenecek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir