Erdoğan’ın sinsi oyunu: Türkiye, Ermenistan’ı cezalandırmak için Azerbaycan ile işbirliği yapıyor

0
Erdoğan’ın sinsi oyunu: Türkiye, Ermenistan’ı cezalandırmak için Azerbaycan ile işbirliği yapıyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iktidardaki üçüncü on yılına girerken, bir asır önce cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra Türkiye’nin en büyük ikinci lideri konumunu sağlamlaştırdı.

Kargaşa içinde olmasa da zayıflamış muhalefetle birlikte, Sayın Erdoğan şimdi ömür boyu sürecek tutkusunun peşinden gidiyor: Atatürk’ün modern reformlar mirasının tam ve kalıcı olarak tersine çevrilmesi.

Dikiz aynasındaki seçimle birlikte Türkiye ile işlerine eskisi gibi dönebileceklerine inanan Amerikalı ve Avrupalı ​​yetkililer büyük bir yanılgı içindedirler. Erdoğan’ı en çok ilgilendiren meseleler, ne yurtiçindeki faiz oranları ne de İsveç’in yurtdışındaki NATO’ya katılımı değil, resmi bir hilafet olmasa da bir İslam devletinin yenilenmesi için temellerin atılması.



Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Sovyetler Birliği’nin çöküşünü 20. yüzyılın en büyük “jeopolitik felaketi” olarak gördüğü gibi, Sayın Erdoğan da bunun Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü olduğuna inanıyor.

Bunların hiçbiri boş spekülasyon değil. Sayın Erdoğan tam da istediğini söylemiş.

Kendisini “İstanbul İmamı” ve “Şeriat Hizmetçisi” olarak tanımlamıştır. Hedefini “dindar bir nesil yetiştirmek” olarak ilan etti. Suriye’yi işgal eden Türk kuvvetlerini “Muhammed’in Ordusu” olarak nitelendirdi. Ayasofya tek başına camiye dönüştürülmedi.

Sayın Erdoğan’ın son uğursuz oyunu, dünyanın en eski Hıristiyan ülkesi olan Ermenistan’ı ilgilendiriyor. Sayın Erdoğan, Türk ve İslam dünyasının erişimini Türkiye’nin Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarından Çin’e genişletmeye çalışırken, Maryland’den biraz daha büyük bir ülke olan Ermenistan onun önünde duruyor.

Bugün Sayın Erdoğan bu jeopolitik uygunsuzluğu tersine çevirmek için doğru anı bulduğuna inanıyor. Bir asırdan fazla bir süre önce Türkler, Adolf Hitler’in Holokost’a ilham kaynağı olarak gösterdiği bir soykırımda bir milyondan fazla Ermeni’yi yok etmeye çalıştı.

Ermeniler, Türkiye’nin önemli bir müttefiki olan Azerbaycan’ın, Eylül 2020’de Ermenilerin yaşadığı bölgeye sürpriz bir saldırı başlatmak için Türk özel kuvvetleriyle birlikte çalışırken ABD tarafından sağlanan Türk liderliğindeki F-16’ları kullanmasının tesadüf olmadığını söylüyor. Dağlık Karabağ’ın.

Saldırı, Osmanlı’nın bağımsızlığını yeni kazanmış Ermenistan’ı işgalinin yüzüncü yılında geldi.

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, iki ülke birlikte çalışıyor. Her iki lider de ilişkilerini genellikle “bir millet, iki devlet” olarak tanımlıyor. Sayın Putin için Beyaz Rusya Devlet Başkanı Alexander Lukashenko ne ise bugün Sayın Erdoğan için Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev odur. Sayın Aliyev, temelde Sayın Erdoğan için bir Mini-Me’dir.

Bugün Rusya alaycı bir oyun oynuyor. Geleneksel olarak Ermenistan’ın güvenliğini sağladı. Ancak 2018’de Ermenistan, Putin’in affedilemez bir günah olarak gördüğü şeyi işledi: demokrasiyi seçmek. Bugün Sayın Putin, Ermenistan’ın ihlalini cezalandırmak için Sayın Erdoğan ve Aliyev’in yanında yer alıyor.

Durum şimdi doruğa ulaştı. Biden yönetimi Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış görüşmeleri peşinde koşarken, Sayın Aliyev Dağlık Karabağ’daki 120.000 Hristiyan’ın kurbanlık kuzu olmasını talep ediyor.

Azerbaycan, Hristiyan enklavına ve buradan serbest yardım ve insan akışına izin veren Laçın koridorunu kapattı. Rusya garantördü ama şimdi yüzünü çeviriyor.

Sayın Erdoğan ve Aliyev sofistike. Soykırım karanlıkta daha iyi olur, bu yüzden propagandasının gerçekle yüzleşmesine gerek kalmaması için gazetecileri ve diplomatları Dağlık Karabağ’dan yasaklıyor.

Holokost’tan sonra dünya “Bir daha asla” dedi. Elli yıl sonra, sözde uluslararası korumaya rağmen Bosnalı Müslümanların Srebrenica’da katledilmesinin ardından diplomatlar bir kez daha “Bir Daha Asla” yemini ettiler.

Bugün Dağlık Karabağ’ın bölgesel başkenti Stepanakert, yeni Srebrenitsa’dır. Bölgedeki Hristiyanların boş sözlere değil, harekete geçmesi gerekiyor.

Biden yönetimi barışı sağlamaya çalışıyor, ancak kalıcı barış değerlere bağlı. Demokrasi zafer kazanır ve Dağlık Karabağ Hristiyanları binlerce yıldır üzerinde yaşadıkları topraklarda kalmak istenirse, Batı’nın sözden fazlasına ihtiyacı var.

Neyse ki, Kongre zaten gerekli siyasi stoka sahip.

Azerbaycan’ın Ermenilere karşı kullandığı askeri teçhizatın sağlanmasına ilişkin 907. Madde’nin kısıtlamalarını görmezden gelmek veya kabul etmek yerine, katliamı desteklemeyi bırakmanın zamanı geldi. Azerbaycan’ın Ukrayna’ya yardım vaatleri alaycı olduğu kadar alakasız da.

Türkiye gibi Azerbaycan da meselenin iki tarafını da oynuyor ve bugün Rusya’nın gaz ihracatı için bir merkez görevi görüyor.

İnsani Koridorları Koruma Yasası’ndan feragat söz konusu değildir. Azerbaycan ABD’nin insani yardımını durdurursa ağır cezalarla karşı karşıya kalacak. Azerbaycan ayrıca Magnitsky Yasası uyarınca yolsuzluğa izin veren veya insan hakları ihlallerini onaylayanlar da dahil olmak üzere yaptırımlar uygulamaya hazır.

Azerbaycan’a karşı hareket etmek ve Türkiye’yi yok saymak, semptomları tedavi edip hastalığı yok saymak gibidir. Sayın Erdoğan’ın hırsının Batı demokrasisi ve işbirliğiyle bağdaşmadığını ilan etmenin zamanı geldi. Laçin kapalı kalırsa, Türk çeliği ve alüminyumu ABD tarifeleriyle karşı karşıya kalacak.

Türkiye’deki İncirlik Hava Üssü’ndeki Amerikan varlığı, Sayın Erdoğan için bir “hapisten çıkış” bileti olmamalı. Romanya ve Yunanistan’da alternatifler var. İncirlik’in fişini çekmenin zamanı geldi.

En önemlisi, Amerika Birleşik Devletleri ağaçlara değil ormana odaklanmalıdır. Dini özgürlük ve demokrasi, bir ay sürmeyecek bir anlaşmayı kazanmak için pazarlık edilecek küçük şeyler değil.

Prensipte durmak diplomatik bir baş belası değildir. Bazen gelmiş geçmiş en bilge diplomattır.

• Sam Brownback, eski Senatör, Vali ve Uluslararası Din Özgürlüğü Büyükelçisi. Michael Rubin, American Enterprise Institute’ta kıdemli bir araştırmacıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir